12 Şubat 2009 Perşembe

Adigelerde Misafir

"Şöhret için keskin kılıç ve kırk sofra gerekir" der Çerkesler. Çerkes camiasında kabul görmenin bir yoludur misafirperverlik. Hizmette kusur asla affedilmez. Kafkasya'da her evin mutlaka bir misafir odası vardır ve sürekli olarak hizmete hazırdır.Misafirperverlik bir kültürel yapının uzantısıdır. Çerkesler kendi aralarında geliştirdikleri saygı mefhumunu misafirlikte de aynen uygularlar. Mesela bir atlı, misafir olacağı eve hangi mesafede bineğinden ineceğini iyi bilir. Evin ta kapısına kadar atından inmeden gelenler sadece yaşlı, soylu ve thamadelerdir.Diğerleri ev sahibi sayılırlar ve 30-40 metre uzakta attan inerler. Attan süratle inen kişi vücudunu dik tutar. Atın sol tarafından inmek ise kibarlığın diğer bir gereğidir. İnerken sol el ile yalnız başı tutulur. Hayvanın yelesini tutmak ayıp sayılır. Misafir attan ineceği zaman etraftaki gençler derhal atı tutarak yardımcı olurlar. Misafirlik adabı sadece kişilerle sınırlı değildir. Mesela misafirin atı, gezdirilerek teri kurutulmadan kesinlikle bağlanmaz. Misafir atın bakımını tamamen ev sahibine bırakır.
Misafire kimlik sorulmaz
Misafir kendini karşılayanları selamlar. Selamlaştıktan sonra misafir odasına alınır. Derhal misafirin üzerindeki yamçı, kamçı, silah, kılıç gibi ağırlıklar sırasıyla alınarak asılır.Sonra misafire oturması teklif edilir. Ev sahibi muhterem veya ihtiyar biriyse misafir hemen oturmaz. Misafir bu sefer ev sahibine oturması için teklifte bulunur. Bu teklifler karşılıklı olarak devam eder ve nihayet misafir oturur, orada bulunanlar ise bir müddet ayakta durmayı tercih ederler.Bu arada evvela ev sahibi hal hatır sorar. Varsa maiyetindeki yaverden (pşerıh) misafirin hüviyeti, gideceği yer ve seyahat maksadı öğrenilir. Ev sahibi sadece "Nereden geldiğinizi öğrenebilir miyim?" diye soru sorabilir. Misafir de gereken cevabı verir.
Misafirle konuşma adabı
Ev sahibinden başka kimse misafire kimliğini soramaz. Misafir muhterem bir zat ise, ev sahibi ile diğer hane fertleri kendiliklerinden geçip oturamazlar. Odada oturmalar teklif üzerine olur ve özellikle misafirin oturduğu uzun sedirin üzerine kimse oturmaz. Ayrıca küçüklere oturmak teklif edilmez ve onlar ayakta odanın gerisinde dururlar.Hayli kalabalık olan Çerkes misafir odasında sanki hükümdar ağırlanıyormuş gibi bir hava hakimdir. Birisi konuşurken diğerleri yalnız dinler, kendisine söz düşmeyen konuşmaya karışmaz. Konuşmalar ağır başlı olduğu gibi laubali olunmaz ve kahkaha ile asla gülünmez.Bağırarak söz söylemek nezakete aykırıdır.Misafirin hal ve hatırını sorduktan sonra odadan çıkmak isteyenler, "rahat olunuz" diyerek gerekirse sırtını oturan misafire dönmeden arka arkaya yürür.Misafir de, çıkan kişinin mevkiine göre saygı ifadesi olarak ya tamamen ayağa kalkar, yahut yarım bir kalkma yapar.Misafir odaya gelen muhterem kişileri karşılamak için ayağı kalkar, odadaki diğer kişiler de ona uyarlar. O oturmadan kimse yerine oturmaz. Misafir bir ihtiyar ise, yahut asil olup pek genç değilse sedirin ocağa yakın baş köşesine oturur.Misafir gelir gelmez yastığın üstüne değil kenarına oturur. Üstüne oturmakkabalık sayılır. Ancak pek ihtiyarlar, üzerine oturabilirler.Ayak uzatmak, ayak ayak üstüne atmak hakaret sayılırken bağdaş kurmakta ayıptır.Otururken sırt ve belin dik kalmasına dikkat edilir. "Deve oturuşu" diye tabir edilen dizin birini kırıp karna çekmek suretiyle yapılan oturuş ayıp sayılır.Misafirin eliyle bıyığını ve sakalını karıştırıp oynaması hoş karşılanmaz.Çerkeslerde kahve yoktur. Onun yerine çay verilir.Çayı olmayanlar yemekten evvel bir şey getirmezler. Sabah, öğle, aksam olmak üzere üç defa yemek verdikleri için misafir yemek zamanını bekler, fakat yemek vaktinden evvel ayrılacaksa ona göre düzenleme yapılır. Çocuklar büyüklerle birlikte yemeğe oturmazlar.
Veda adabı
Yatma vakti gelince yatak hazırlanır. Ev sahibi muhterem bir zat ise "çhash maf" yani "hayırlı geceler" diyerek odadan çıkılır. Elbiseler güzelce derlenip bir tarafa bırakılır. Odaya leğen, ibrik ve çıra bırakılır. Misafir hareket edeceği zaman atlar hazırlanır. Yaver içeri girerek haber verir. Silahlarını takındıktan sonra dışarı çıkan misafir, ata binmeden önce ev sahibine hürmetle veda eder. Sarılma esnasında biribirini öpme adeti yoktur. Ancak kucaklaşmadan sonra el sıkarlar.Bazen de veda esnasında yalnız el sıkılır. Misafir giderken ev sahibine teşekkür etmez. Çünkü vazifesini yapmıştır. Ancak "Hoş kalınız" der. Gelirken olduğu gibi giderken de misafir ata bineceği yerin mesafesini kendisi takdir eder.Misafir ata sol taraftan biner, binme esnasında sol eli ile hem dizgini tutar. Atın yelesini tutup binmek ayıptır. Ata binerken vücudu atın başına doğru fazla eğmemek gerekir.Misafir ata bindikten sonra "Şötxej" yani "mesut olunuz" diyerek vedasını bitirir.Misafir bir az uzaklaşmadan atına kamçı vurmaz. Yüz metre ilerleyince bir defa kamçıyı ata vurarak şakırdatır. Çerkeslerde misafirlik müddeti misafirin arzusuna bağlıdır. Bazen 5-6 ay, hatta bir seneye varır. Fakat ne kadar uzarsa uzasın hürmet eksilmez. Bilakis dostlarının çoğalması nedeniyle misafir odasının ziyaretçileri artar, düğün yerine dönüşür.

KAŞENLİK

Yaşam tarzımızda ki önemli unsurlardan olan KAŞEN lik,anlamı ve içerdikleri..

Çerkeslerin günümüze kadar devamlılığını sürdüren geleneklerin birisi de "kaşenlik adetidir. Bu adet bekar genç kız ve erkekler arasında evlilik öncesi dönemde gerçekleşmektedir. Diğer geleneklerde olduğu gibi khabze adı verilen kurallarla sınırlıdır. Kaşenlik birbirinden hoşlanan genç kız ve erkekler arasındaki arkadaşlık ilişkisine denmektedir.

Çerkes kız ve erkekleri birbirleri ile düğünlerde, toplantılarda, muhabbet ortamlarında birlikte olurlar. Bu toplantılar en yaygın olarak köylerde görülür. Bu tür toplantılarda genellikle bir kaç köyün gençleri biraraya gelir. Sabahlara kadar süren sohbetler, oyunlar ve eğlenceler yapılır. Bu geceler gençlerin birbirlerini tanımalarına yardımcı olmaktadır. Muhabbet geceleri bir eğlence kaynağı olduğu kadar aynı zamanda eğitim yereri de sayılmaktadır. Kızlar ve erkekler belirli bir yaştan başlayarak bu tip toplantılarda Çerkes adet ve görenekleri çerçevesinde eğitilirler. Bütün eğlence, düğün ve toplantılarda "thamate" adı verilen bir kişi bulunur.

Kim Kimle Kaşen Olabilir?

Aynı sülaleden olan kişiler kaşen olamazlar. Akrabalık derecesi ne kadar uzak olursa olsun yasaktır. Aynı köyden kişilerin kaşen olmaları hoş karşılanmaz. Bu kural günümüzde biraz yumuşamıştır. Artık aynı sülaleden olmamak koşuluyla kaşenliğe fazla tepki duyulmamaktadır. Muhabbet toplantılarında kızlar ve erkekler karşılıklı otururlar.

Birden Fazla Kaşen

Gençlerin her toplantıda farklı kaşeni olabildiği için bir Çerkes kızının ya da erkeğinin evleninceye kadar çok fazla kaşeni olabilmektedir. Toplantıda amaç tanışmak, eğlenmek ve kendine uygun bir eş seçmek olduğu için kaşenlik bazen ciddi bazen de şaka şekliyle ortaya çıkmaktadır. Sayısı fazla olan şaka kaşenliğinin çok fazla bir ciddiyeti yoktur.

Kız ya da erkek birbirlerinin daha önceki kaşenlerine karşı herhangi bir olumsuz tavır takınmazlar. Eski kaşenlerle sosyal ilişkiler kesilmez. Çünkü daha önceki kaşenlerin şaka olduğunu her iki tarafta kabullenmiştir. Kadın ya da erkek eski kaşenleriyle bu benim eski kaşenim diye espri yapabilir. Dolayısıyla kızın ya da erkeğin birden fazla kaşeni olması yadırganmamaktadır.

Evlenmeye Aracı Olan Kaşenlik

Pseluk ile başlayıp daha sonra da devam eden kaşenlik iki bölümü ayrılmaktadır. Bunlardan birisi şaka diğeri ise ciddi kaşenliktir.

Şaka kaşenliğine semerko denmektedir. Bu durumda kişiler ciddi olmasalar bile yalnız o geceye ya da bir kaç geceye mahsus kaşen olabilirler. Burada amaç eğlenmek, birbirlerini tanımak bunu yaparken de hoş zaman geçirmektir. Şaka kaşenliğinde kız ve erkek birbirlerine sanki evleneceklermiş gibi övgü dolu sözler söyler.

Kaşenliğin bir de ciddi boyutu vardır. Bu durumda birbirlerini beğenen kız ya da erkek evlenmek için arkadaşlık kurmak isterler. Eğer karşı taraf kabul etmişse diğer toplantılarda da görüşerek bu ilişkiyi devam ettirirler. Ancak ciddi kaşenlikte daha çok pisehluk ile başlamaktadır. Erkek bir kaç arkadaşını alarak kızın ya da onun herhangi bir akrabasının evine gider. Kızın da mutlaka yanında bir ya da bir kaç arkadaşı bulunmak durumundadır. Burada kıza kaşenlik teklifini sunar. Bu durumda kız ve erkek arkadaşlarının yanında teklifi değerlendirirler. Birbirlerinden beklentilerini ve isteklerini söylerler. Kaşenliğin her iki boyutunun da kendine özgü kuralları vardır. Kaşenlik eğer ciddi ise ve sonuçta evlilik düşüncesi ile kişiler birbirlerini tanımaya çalışıyorsa bu durumda toplantılarda şaka kaşenliği gibi ulu orta gündeme getirilmez. Bu durumda bir çok muhabbette bir araya gelebilirler, bir çok konudan konuşarak birbirlerini daha iyi tanımaya çalışırlar. Ancak ilişkileri diğer kaşenliğe göre resmiyet kazanır. Diğeri kadar serbest değildir. Her ne kadar bu kişiler evlilik kararıyla birbirlerini tanımaya çalışsalar da mutlaka evlenecekler diye bir koşul yoktur. Eğer bir engel söz konusu ise her iki taraf bu durumdan vazgeçebilir.

Evlenme Sözü ve Euç

Kişiler evlenmeye karar verirlerse bu kez kendi aralarında sözleşirler. Bu durumda da euç denilen bir armağan verilir. Euç söz karşılığı verilen maddi bir armağandır. Söz verdi anlamına gelir. Kaşenlik sonucunda evlenmeyi kabul etti demektir. Bu armağanı erkek bayandan ister. Bayan da kendi insiyatifinde bir armağan verir. Bu armağan bir boyun bağı, mendil, yüzük, bilezik olabilir. Erkek de bunun karşılığında kıza bir yüzük vermektedir.Bu karşılıklı amağan verme durumu yalnız kız ve erkek arasında olmaz. Kızın ve erkeğin yanında arkadaşlarından ya da akrabalarından birkaç kişi bulunmak durumundadır. Söz verme ve armağan verme olayı onların tanıklığında olmaktadır. Evlenmek amacıyla kaşen olan ve bunu söz altına alan genç kız ve erkekler bu durumda toplumdan ayrı bir yerde yalnız başlarına konuşamazlar. Onların yanlarında mutlaka arkadaşları da olmak durumundadır. Toplumun dışında ve toplumdan habersiz bir yerde konuşmaları yasaktır. Bu durum evleninceye kadar böyle devam eder.

Eş Seçimindeki İncelik

Gerek evlenmeye karar veren gerek yalnız bir kaç toplantıda kaşen olan kişiler birbirlerini aileleri ile tanıştırmazlar. Arkadaşları ve o ortamda bulunan kişiler onların kaşen olduklarını bilir. Anne ve babalarına kaşen olduklarını söyleyip birbirlerini tanıştırmaları ayıp olarak karşılanır. Aileler kızın ya da erkeğin kaşenini toplumlardaki diğer kişilerden öğrenerek haberdar olurlar. Ancak evlenme zamanında ailelere bildirilir. Bu durumdan da yalnız anneye sözedilir. Kaşenlik adeti Çerkez toplumunda kızın ya da erkeğin evleneceği kişi hakkındaki kararı kendilerinin vermesini sağlar. Büyükler müdahale etmezler. Ancak evlenmek üzere kaşen tercihi yapan kişiler daha çok aile yapılarına uygun toplumsal kurallara ve adetlere uyacak kişileri tercih ederler. Bu nedenle birçok toplantıda kız, erkeğin ya da erkek de kızın hal ve hareketlerini kontrol eder.. Evlilik tercihi yaparken bu tip kişilerle yapmayı isterler. Çünkü Çerkes kültüründe toplumsal normlara uygun olarak hareket etmek gerekmektedir. Bireylerden görgü kurallarına gelenek ve göreneklere uygun davranış göstermesi beklenmektedir.

Günümüzde kaşenlik olgusuna ,gençlerimizn bakış açısı ve doğru uygulanırlığı bakımından ,bizlerin, yaşadığımız örnekleri onlara aktarmak ve konuyu doğru zeminde doğru zamanda onlarla sıklıkla dile getirmek olmalıdır gayemiz.Kavramlarımızın ,daha gerçekçi bir ifadeyle bize sunulan nitelikli mirasımızın hiç bir şekilde zarar görmeden yaşatılması, nesillere aktarılması anlamında ki sorumluluğumuz unutulmamalıdır.

ADİGE SOFRASINDA ADETLER

Yaşamın içersinde çok çeşitli nedenleri olabilecek sevinçlerimizi mutluluklarımızı davetlere,kutlamalara dönüştürdüğümüz zamanlar çoktur.

Düğün,dua,doğum günü,milli bayramlar ve günler , aile içinde meydana gelen seviçli olaylar,bir yere misafir olarak gitmek,bir yerden misafir gelmesi,eski dostların karşılaşması,toplantı,iş hayatındaki başarının ödüllendirilmesi ve bunlara benzer pek çok nedenle yapılan toplantılar (хъуэхъу) temenni konuşması yapılmadan olmaz.

Adigeler her zaman хъуэхъу / h”ueh”u sofrasında bir araya gelen grubun töreye uygun,yakışır şekilde toplanıp dağılmasına önem verirler. Sofradaki büyüğün söyledikleri can kulağı ile dinlenir,onun izni olmadan konuşulmaz söze girilmez,gruplar halinde veya iki kişi arasında konuşma yapılmaz, toplantının başından sonuna kadar toplantıya vesile olan sevinçli olay paylaşılır,iyi dileklerde temennilerde bulunulur asla tartışma ve sürtüşmelere müsaade edilmez. Eski bir Adige sözü “iyi temenniler ile toplanıp,ağıtlarla dağılmayın” der.

İşte bu düşünceden dolayı da Adige sofrasında uyulacak kurallar çok açık ve çok katıdır,herkeste bu kurallara harfiyen uymak zorundadır.

Kurulmuş olan o sofranın töreye uygun sürmesinden ve topluluğun sorunsuz dağılmasından o sofranın thamade’si sorumludur.

Her yaşlı thamade olarak seçilmez. Bir topluluğa thamade olacak kişide herkesin saygısını kazanmış olmak, kuralları ve töreyi bilmek ve uygulamak, dikkatli zeki ve pratik düşünebilmek,cemiyete hitap edebilmek ve sözünü dinletebilmek, tam ve uygun kararlar alabilmek yaşlı olmanın dışında aranan özelliklerdir.

Genç nesil çeşitli vesilelerle tertip edilen bu tür toplantılı yemeklere sık sık rast gelmektedirler.

Buralara katılacak genç nesil bu tür toplantıların kurallarını ve uyulması gerekli prosedürünü bilmek durumundadır.

Bu nedenle gençlere bir bilgi olması açısından bu konuda duyduklarımı bildiklerimi okuduklarımı ve yaşadıklarımı yazacağım.

Öncelikle toplanan insanların içerisinde saygın,nisbeten yaşça büyük ve toplantıya vesile olan konu hakkında bilgi sahibi bir kişi (bu kişi gelen misafirlerden değil o çevreden ve o cemiyetin içinden birisi olacak) thamade olarak Janteye (baş köşe) oturur.

Jante, sofranın kurulduğu o odanın içerisine gireni ve çıkanı görebileceği tüm odaya hakim noktadır. Thamadenin sağında ve solunda kalan oturma yerleri, thamade’den sonra gelen büyüklerin yeridir.

Gurupta misafirler varsa bu misafirlerin yaşlısı thamadenin soluna, yerli grubun ikinci yaşlısı ise thamadenin sağına oturur.Diğer sofraya oturacak olanlar misafir ve yerli karışık olarak yaşlarına uygun biçimde otururlar.

(хъуэхъу)H”ueh”u sofrasında hizmet etmek ,sofradakilerin ihtiyaçları ve istekleri ile ilgilenmek,yemeklerin içeceklerin uygun zamanda sofraya getirilip götürülmesi işlerini yapmak üzere genç bir gurup (şh’eğerıt-щхьэгъэрыт) görev alır.(şh’eğerıt-щхьэгъэрыт) yerlilerden,aileye yakın gençlerden seçilir veya sofranın büyüklüğüne göre daha fazla genç görev alır. fakat genç olsada bu kişinin güler yüzlü,saygılı,sofra kurallarını bilen birisi olmasına dikkat edilir.

(şh’eğerıt-щхьэгъэрыт) sofrada thamadenin sağ elidir demek pek te abartı olmaz,bu kişiler genç olsalar da büyük bir erkek sorumluluğu ve davranışı göstermek durumundadırlar.

Sofrayı Thamade açar.Thamade bu açılış konuşmasında toplantıya neden olan konuya da değinerek sofrada bulunanlara davete icabetleri nedeni ile teşekkür eder ve kadeh kaldırır ( бжьэ - bj’e).

Themade kadehini bıraktıktan sonra diğerleri onun bu konuşması için kadeh kaldırarak içerler. Yemeğe ilk uzanması gereken de thamadedir,diğerleri bundan sonra yemeğe başlayabilirler.

Themadeden hemen sonra misafir grubun thamadesi olarak oturan kişi kadeh kaldırarak konuşmasını yapar. Diğerleri, yani yaşlılardan isteyen veya gençlerden konuşmak isteyip izin verilen kişiler sırası ile konuşmalarını yaparlar.

İçkili toplantılarda h”ueh” söylenmeden kadeh kaldırılmaz, bu esnada (yani хъуэхъу-h”ueh”u söylenirken) ilk kadeh kaldıran da kadehi ilk bırakan da sofranın büyüğüdür gençler ondan sonra içmekte serbest olurlar.

Gençler için yakışanı her (хъуэхъу- h”ueh”u) söylenişinde elindeki kadehten bir yudum alarak bırakmaktır,çünkü içkiyi alt etmiş kimse yoktur. bu nedenle aşırıya kaçarak sofra adabına yakışmayan bir davranışta bulunmak cemiyete karşı saygısızlık olduğu gibi toplantının amacına da gölge düşürür, ki bu da büyük ayıp olarak kabul edilir.

“Evinde kendini eğit,sonra cemiyete gir” sözü bu tip nahoş durumlara sebebiyet verenler için söylenmiş bir sözdür.

Sofraya birisi geç kalmışsa gelen kişi cemiyete katılmak için izin ister buna gupmahuebj’e denilir. Thamadenin veya büyüklerin izni ile bu kişiye gupmahuebj’e (гупмахуэбжьэ -iyi dilek kadehi)verilir,gelen kişi bunu içerek hizmet eden gence tekrar doldurtup kendisine ikram edene geri verir.

Bundan sonra ancak geç kalan kişi sofradakileri selamlar ve yaşına mevkiine uygun bir yere oturtularak sofradakilere katılır.

Bu tür toplantılarda olmazsa olmaz kural saygı ve sofra adabına uymaktır.Kendi başına sofradan kalkıp oturmak içeri girip dışarı çıkmak,yüksek sesle bağırarak konuşmak,kendi arasında fısıltı ile konuşmak veya gruplaşarak konuşmak geleneklere ve kurallara aykırıdır,dolayısıyla ayıptır.Sofrada ne olup bitiyorsa her şey thamadenin veya onun yardımcısı olan yaşının izni ile olmalıdır.

Kişi bu tür yerlerde temsil ettiği aileyi içerisinde yaşadığı cemiyeti utndırmamak için azami gayreti ve özeni göstermelidir,sofrada iken sağa sola yaslanarak kaykılıp yayılarak oturmak ayıptır,o cemiyete ve temsil ettiği aileye karşı saygısızlıktır.

Bu tür toplantıları güzelleştiren en önemli şey Adige geleneğine uygun edep dairesinde toplantının sürüp gitmesi ve her şeyin olması gereken şekilde geleneğe uygun olmasıdır.

Sofra geleneğinin iki önemli ayağı (хъащэныш-h’aş’enış ve щхьаныкъуэ - şh’anık”ue (misafire kesilen hayvan eti ve sofraya getirilen yarım baş)tır.

Bu iki adet başlıbaşına bir seremonidir Adige sofrasında. Haş’enış sofraya en son getirilir,bu gelmeden misafirler sofradan kalkmaz,grup dağılmaz çünkü h’aş’enış adından da anlaşılacağı üzere gelen misafirler, toplanan cemiyet için kesilmiş hayvanın etidir ve bu şekilde gelenler için hayvan kesilmesi o gruba ve gelen misafirlere değer verildiğinin göstergesidir.

Misafirler artık kalkmak için isteklerini göstermeye ve yavaş yavaş gitmek için izin isteyip hareketlenmeye başlayınca h’aş’enış th’amadenin talebi ile sofraya getirilir.

Bundan ayrı olarak thamadeye saygının bir göstergesi olarak ta kesilen hayvanın sağ yarım başı ve göğüs kafesi ayrı bir tabakta th’amadenin önüne getirilir.Bundan sonra thamade sofraya getirilen bu etin kesilme nedeni olan konuklara ve konukların toplanma nedeni olan konuya ilişkin bir konuşma yapar ve hep birlikte kadeh kaldırılır.

Thamade önüne gelen bu yarım başı kendisi kırar veya yanında oturan misafirlerin thamadesine ikram eder ki bu durumda misafir thamade gösterilen nezakete teşekkürle bu yarım başı tekrar thamadeye iade eder,çünkü o sofranın büyüğü ve sofrada düzenin sorumlusu olarak yarım baş thamadenin hakkıdır.

Sonuç olarak bu yarım baş,burun kısmı,göz çukuru ve başın arka kısmı olmak üzere üç parçaya bölünür (buna neh”ıj’ ah’e –нэхъыжь ахьэ) büyük hakkı denilir. Ayrıca kulak (нэхъыщэ ахьэ– neh”ış’e ah’e) genç hakkı olarak verilir.

Başın dağıtılması şöyle olur : önce kulağı kesilerek sofraya hizmet eden gence (şh’eğerıt) verilir ve duyduğu güzel gelenekleri ve kuralları kendisine örnek alarak hayatına uygulaması temennisi ile hizmeti için kendisine teşekkür edilir.

Thamade başın arka kısmını kendisine bırakarak burun ve göz çukurunu sağında ve solunda oturanlara ikram eder.

Bundan sonra misafir grubun thamadesi veya bir başka yaşlı,thamadeye bir teşekkür konuşması yaparak bu tür nice güzel toplantıda cemiyetin önünde içinde bulunması onları yüreklendirip doğru yolu göstermesi temennisi ile uzun ömürler diler, teşekkür ederler.

Bundan sonra leps (et suyu) içilmeden önce sofrayı açan thamade(şesıjıbj’e –uğurlama içkisi) adı ile kadeh kaldırır. Gelen misafirlere sağlıkla selametle evlerine ulaşmaları,güzel bir yaşam sürmeleri yine böyle güzel günlerde karşılaşmaları temennisi ile teşekkür konuşmasını yapar.

Eğer toplanan gurup için h’aş’enış kesilmemişse thamadenin önüne kesilen tavuk veya hindi eti ile birlikte ayrı bir tabakta (negeğu-mide)getirilir. Thamade bunu üçe bölerek bir parçayı kendisine diğer iki parçayı sağında ve solundakilere verir.Thamade bu parçayı sofradan kalkma zamanı geldiğinde yer,diğer iki kişi ancak bundan sonra yerler kendilerine verilen parçayı.

Bundan sonra grup thamadeye saygılarını sunarak yavaş yavaş dağılmaya başlar. “cemiyeti bir arada tutabilen kişi bir cemiyet değerindedir” sözü işte bu tür toplantıları başarı ile sürdüren thamadeler için söylenmiştir.

Çerkesler'de Aile ve Akrabalık Sistemi

Çerkes ailesi,bir mikro-cumhuriyet modelidir.Ailede en büyük otorite olarak baba cumhurbaşkanı konumundadır.O,aile bireyleriyle yüz göz olmaz.Gerekmedikçe kimseye muhatap olmaz.Gerektiği zamanda görüşme isteklerini daima saygı,ciddiyet,nezaket çerçevesinde kabul eder.Aile reisi olan baba,çocuklarıyla birlikte sofraya oturmaz.Ayrı yada konuklarıyla birlikte yer.Ailenin temel direği konumundaki anne,cumhuriyetin başbakanı gibidir.O ailenin bütün sorunlarıyla bir biçimde ilgilidir.Çocuklarla,yakın çevreyle ilişkileri hep o düzenler.Çocukların eğitiminde temel görev anneye aittir.Baba bu eğitim sürecini tamamlayan bir model,bir otoritedir.Çerkesler'de akrabalık anlayışı oldukça geniştir.bir Çerkes deyişi "Gen yedi kuşak öteye sıçrar" der.Öyle anlaşılıyor ki ,Çerkesler insanın gen haritasını bilmiyor olsalarda,gerek kendi yaşam pratiklerindeki,gerekse ilişkide bulunduklkarı diğer toplumlardaki gözlemlere akraba evliliklerinin yol açabildiği sorunları görmüşler,ve genin bu etkisini tesbit etmişlerdir.Çerekeslerde soyadları gerçekten soyun adıdır.aynı soyadını taşıyanlar akrabadırlar.Aynı soydan gelenler kan bağı bakımından ne kadar uzak olurlarsa olsunlar birbirini sayar,gözetirler ve birbirleriyle evlenmezler.Çerkeslerde amca,hala,dayı çocuklarının,iki akraba dede torunlarının birbirleriyle evlendikleri görülmemiştir.Çerkesler annelerinin baba ve anne soylarınıda gözetir ve akraba sayarlar.En önemli iki akrabalık terimi;wunequeş ve blağe'dir.Wunequeş,aynı baba-dede soyundan gelenlerin ,aynı soyadını taşıyanların akrabalık ilişkilerini belirtir.Blağe ise evliliklerle edinilen hısımlıklardan kaynaklanan akrabalığı ifade eder.Çerkeslerde çocuğun kimliği belirtilirken baba soyu kadar anne soyuda önem taşır.Birinden söz edilirken filancanın oğlu/kızı ,filanların yeğeni biçiminde söz edilir.Çocuk üzerinde baba ve baba soyu gibi,dayı ve dayı soyununda söz ve karar yetkisi vardır.

CERKEKESLER KİMDİR?

Çerkesler Kafkasyada yaşayan bir topluluktur. Kökenleri konusunda birkaç değişik görüş vardır. Son araştırmalar ataları olarak Meot-Sindler'e dayandırır. Sakalar(= İskitler), Thraklar, Kimmerler, Kassitler, Hazarlar gibi kavimlerle çağdaştırlar. Bölgenin kurganlardaki buluntular, Sümer ve Hitit uygarlıklarıyla kimi benzerlikler gösterdiği dikkate alınırsa, İ.Ö. en az ikibinli yıllarda tarih sahnesine çıktıklarını söyleyebiliriz. Daha çok Kafkasyanın kuzeyinde dağlık bölgelerinde, küçük gruplar halinde yaşadıklarından, dillerinde farklılıklar oluşmuştur. Birçok kavimlerin geçit yolu üzerinde olmalarına rağmen varlıklarını günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Bu nedenle bugün bile Kafkasyada halen, irili-ufaklı cumhuriyetler ve özerk bölgeler vardır. Belli başlı 12 ana grup, 7 Cumhuriyeti ve birkaç özerk bölge halindedirler. Dil özellikleri birçok dilbilimcinin araştırma konusu olmuştur. Fransız araştırmacı George DUMEZIL ekibiyle en kapsamlı incelemeler yapmış ve özel bir enstitü kurmuştur.

Çerkes sözcüğünün çok sayıda yorumu yapılır. Farsça “Dört adam” anlamına gelir. Bir diğer söylenceye göre de, Türkçe veya Tatarca olduğu, çer “yol”, ve kesmek sözcüklerinden geldiğidir. Çerkeslerin kendileri bu sözcüğü efsanevî yönden Küçük Asya(=Anadolu)'ya dayandırır: “--İki kardeş, Ker(veya Çer) ile Kes, eskiden Küçük Asya'da oturuyorlarmış. Ne türden olduğu bilinmeyen olaylar sonucu
ülkelerini terk etmek zorunda kalıp Kafkasya'ya gelmişler ve çerkes halkına adlarını vermişlerdir.” Diğer yandan, çerkeslerin eskiden bu adı taşımadıkları ve kendilerine geleneksel olarak “Adighe” dedikleri söylenir. Çerkes anlatılarında kökeni belli olmayan bir halkın çok eski zamanda, Küçük Asya'da Sinop yakınında yaşadığı söylenmektedir. Bu halk ateş ve demirciler tanrısı Tleps veya Lepch ile ormanlar tanrısı Moezitha'ya tapınıyormuş. Bu söylence ile Nuh tufanının son araştırmalara göre aslında Ağrı dağı civarında değil, Sinop civarında oluştuğu dikkate alınırsa, nedeni bilinmeyen ve ülkelerini terke neden olan olayın Nuh tufanı olduğu düşünülerek, bağlantı kurulabilir. Coğrafya bilgini Strabon'a göre Amazonlar, Kuzey Kafkasya'da Gargarların yakınında, yani Çeçen-İnguş ülkesinde yaşamışlardır. Grek mitolojisinde de Giresun civarından Kafkaslara uzanan kuşak üzerinde gösterilmektedir. Mâze sözcüğü çerkes dilinde “Ay” anlamına geldiği, Amazon'un ay gibi güzel savaşçı kadın anlamı çıkarılır.

Çerkesler Kimdir ?

Ayrıntılı bilgi için bak: “Çerkeslerin Kökeni- Prof.Dr. Aytek NAMITOKÇerkesleri genel olarak üç ana grupta toplarsak:1-ADİGHELER : Kendilerini asıl çerkes kabul ederler ve iki bölümdürler:A) Kiakhlar Kafkasyanın kuzeybatısındadırlar ( -Bjeduğ, Abzakh, Şhapsığ-Natkoy, Kemirkoy, v.b.)B) Şhaghlar Kafkasyanın kuzeydoğusunda, yukarısında (- Kabartay, Besleney, v.b)2- UBIKHLAR : Shagoache ile Pcheha kaynaklarında ve Karadenizin kıyılarında yaşarlar.Kuzeyde ve Doğuda Natkoylar, Agoylar ve Abzakhlar, Güneyde ise Abkhazlar ile çevrilibulunan Ubıkhlar, Adighe ile Abkhaz arasında bir halktır.3- ABKHAZLAR : Asıl Abkhazlar ve Abazalar olmak üzere iki gruba ayrılabilirler.Bzibeler, Akhipseler, Aybgalar, Zamballar, Khirpisler, Tchajiler, Sadzeler bu grubagirerler.