23 Şubat 2009 Pazartesi

Nasren Jak'e


Yardımseverliği yüzünden kayalara çivilenen Nart Kahramanıdır. Geleceği bilebilen güçlü bir Nart Ulu'sudur. Bir Thamade'dir. Nart kurultaylarının değişmez başkanıdır.Bu Nart isminin etimolojik gelişimi çok ilginçtir. Eski çağlarda Kafkasyalıların antik yunanistan'la kültür alışverişi yaptıkları dönemden günümüze ulaşan yazılı Grek belgeleri ve o çağın grek düşüncesi bizi bazı arayış ve düşüncelere itmektedir. Dağlara zincirlenmiş Nesren, Kuzey Kafkasya ve Grek mitolojilerinin karşılaştırılmasından anlaşıldığı üzere Prometheus ile sanki akrabadır. Hatta daha ileri gidilerek belki aynı destan kahramanıdır denilebilir.Kuzey Kafkasya'da geleneklere karşı geleni topluma kötülükte bulunan kişilerin belirgin bir yere zincirlenerek cezalandırıldıklarını anlatan öykülere pek çok rastlanır. Örneğin Yesımıkue Yeskot öyküsünde, bu yaşlı babanın kızlarını kaçıran Alreg Algoej'i yaptığı bu kötülüklerden dolayı yedi kat zincirle yere çakarlar. Aynı şekilde güzel Yispı (Peterez'in annesi) ne kötülük yapan dev Şhobğo'nun oğlu, kötülük yapmaya, canlara kıymaya başlayınca, Nartlar onuda dağlara çivilerler. Aynı motif Grek mitolojisinde de bulunmaktadır. Zeus'un oğlu olan Tantalos Frigya Kralı Pelops'un babasıdır. (Friglerin de Kuzey Kafkasya'dan Anadoluya gittikleri gerçeği karşısında motifin Grek Mitolojisine Kafkasya'dan gelip girdiği savı doğrulanmaktadır.) Çok varlıklı ve bütün tanrılarla dost olan bu destan kahramanı, tanrılara verdiği bir şölende, onların tanrılık kudretlerini anlamak için oğlu Pelops'u kesmiş, diğer etlere karıştırarak kızartmış ve diğer tanrılara sunmuştur. Kızı Persofone'yi yeni kaybettiği için dalgın ve üzgün olan Demeter farketmeden Pelops'un bir omzunu yemiş ve bitirmiş olduğu sırada, en büyük tanrı zeus işin farkına varmış ve tanrılarda bunun üzerine Hermes'i çağırmışlar, ona çocuğun geri kalan kısımlarını sihirli kazana koymasını emretmişler, sihirli kazana konulan çocuk kader tanrıçası Klothos'un yardımıyla canlanarak kazandan çıkmıştır. amcak bir omzu eksik kalmıştır. Yenen bu omuz yerine Zeus fildişi bir omuz takmıştır. Bu olaya sinirlenen tanrılar Tantalos'a şu cezayı vermişler; Tantalos susadığı zaman çenesine kadar suya batırılır, dudaklarını yaklaştırdığı zaman su dalgalanır içemez ve hemen su çekiliverir. Yer kupkuru kalır.Kuzey Kafkasyalıların da Semghur-Kartall ilgil, benzeri öyküleri vardır. Araştırmacı F.İ. Koçetev 1902 yılında yayınladığı "Jivoprisnaya Rusiya" dergisindeki bir makalesinde kartallarla ilgili öyküleri örnek vermektedir. "Bundan binlerce yıl önce Kafkaslarda yeşil tüylü bir kuş yaşardı. Adı Semghur idi. Bir gözü ile yerde olup biteni, diğer gözü ile gelecekte olabilecekleri görebilirdi"Kötülük yapanların veya cezalandırılanların çivilenmesi çok eski bir motif olup Kuzey Kafkasya Destanlarından, Nesren Jak'eyi işleyen destan texti, ağıt, şarkı ve öykülerin hepsinde bu motif bulunmaktadır. Nesren ile ilgili destan parçaları ve öyküleri bağımsız bir kitap biçiminde Kabardey Bilim Araştırma Enstitüsü tarafından derlenip yayınlanmıştır.Kuzey Kafkasya Destanlarında çok sık rastlanan;


"Nart kurultaylarının başkaı,

Nesren Jak'e...

Ore-da, Ore-da...

Güçlü idi, cesurdu,

Nesren Jak'e,

Ore-da, Ore-da..."


şeklindeki şarkılardan da anlaşılacağı üzere bu destan kahramanımız, Nart kurultaylarına başkanlık eden ulu bir Thamade, bir liderdi..Bu düzen içinde, Nesren'in başkanlığında mutlu bir yaşam sürerken, kötü Pakue topluma bela getirir. Onların ateşini çalıp dağlara, devlerin yurduna kaçırır. Toplum ateşsiz kalınca lider Nesren Jak'e yollara düşer. Pakue'yi bulup onunla konuşur:


"Dur biraz, beni dinle...

İnsanlarda kalmadı erdem...

O-re-da...

Unutmayın payımı...

O-re-da...

Kaçırdığın ateşte de

O-re-da..."


İnsanlara ateşi yeniden getirmek için uğraşır. (Bu aşamada Nesren Jak'e, Sosrıkua ve Prometheus motiflerinin işlevleri karışmaktadır.) Nesren Jak'e tanrılara karşı gelmiştir. Ateşi onların elinden almak istemiştir. Tanrıların gazabından korkan insancıklar, tanrılara yaranmak için Oşhamhue (Elbruz) dağına çivilerler. Bir kartalı da üzerine salarlar. Sabahtan akşama kadar, Nesren'in ciğerlerini gagalar bu kartal, güneş batınca yaraları kapanır. Ertesi gün yine aynı işkence sürer, gider. Bu her gün böyle sürecektir. Ancak diğer Nart kahramanlarında Hımış oğlu Nart Peterez, O'nun yardımına koşar, kartalı öldürür. Ellerinde ateş ile dönerler.Bu destan tekxtinin ortaya çıkışı İsa'dan önce 4-5. binlere rastlamaktadır. Belki de insanların ateşi henüz yeni tanıdıkları çağlara uzanmaktadır. Kuzey Kafkasya'da Adiğe dilinde "Mef'ehu Apşi" (ateşin yansın...), en değerli selam anlamında hala yaşamaktadır. Abazincede de benzeri "Wulağua Yımçaraağat" dumanın sönmesin deyimi vardır. Eve yeni ayak basan gelin için yapılan huahualarda, iyi dileklerde "Wunaş'aşha Mıtajı jeu Wuıtkhajeu Wupsoır" (Ocağın sönmeden huzur içinde yaşa...) denirdi. Ateşin sönmeden yanması en büyük dilekti. Bu nedenledir ki (Leğuıne) gelin odasına kimi zaman (Maf'e Wuıne - ateş odası) denmiştir. halde Greklerin Karadeniz kıyılarında görüldüğü çağlardan önce de Kuzey Kafkasyalılarda ateş, ateşi çalma, zincire vurma motifleri vardı. M.Ö. V. ve VI. yüzyıllarda Kafkasya kıyılarında Grek kolonileri kurulduktan sonra, bu motifleri alıp kendi dil ve kültürlerine adapte etmişler, yazıya geçirmişlerdir.Bu destan textlerinin ve motiflerinin dağlıların öz malı olduğunu, Greklerin sonradan bu kültürü benimsediklerinin savunan V.F. Miller, Şoratn Askerbiy gibi bilim adamları bulunmaktadır. Ünlü Gürcü yazarı Akakiy Çereteli, Antik Yunan mitolojisinde işlenen Prometheus ve Medea motifleri için "bunlar bizim tarafların, Kafkasların öz malıdır, öz Kafkas evlatlarıdır." demektedir.Prometheus da insanlar için tanrılardan ateş çalıp getirir. Bunun için öfkelenen tanrı Zeus onu Kafkas dağlarına zincirler. Ciğerlerini gagalayan kartal her gün gelmektedir. Hımış oğlu Nart Peterez'in yaptığı gibi, Herkülüs de Prometheus'u özgürlüğüne kavuşturmaktadır. Öte yandan, Aiskilus'un Trilojiya'sında Prometheus'un çakıldığı yer tarif edilmektedir:"Medya suyu kıyısında oturu...Areyan'ın sevgilisi olan,Kafkasya'nın yüksek dağlarında...Ve Geçit kentlerinde oturan SarmatlarSivri uçlu mızrakları ile korkusuzcaSavaşıyorlar..."Kuzey Kafkasya destanlarındaki motiflerle Antik Grek destanlarındaki motifler aynıdır. Grek dilinde Prometheus'un anlamı "İlkgören, İlk yapan, İlk kalde ulaşan, Işığı gören" demektir. Yunanlı Prometheus'la Kafkasyalı Nesren'in, bırakınız işlev benzerliklerini, isimlerin sözcük olarak ifade ettikleri anlamlar bie birbirine yakındır. Hatta daha ileriye giderek, Adiğece "Prımıtha" (İlk Tanrı) veya "Perematha" (öncekilerin tanrısı) sözcüğü ile Prometheus sözünün aynı sözcük olduğu bile bir yerde iddia edilmektedir.Prometheus sözcüğünün Kafkas dillerine akrabalığı bununla da bitmemektedir. Abazince ve Abhazca'da "Prı-Mı-tsa" (uçan ateş) sözcüğü düşünülürse, tanrılarda çaldığı ateşi uçarak insanlara ulaştıran mitoloji kahramanına bundan uygun bir isim herhalde düşünülemezdi.Yukarıda önceki çağlarda, Grekler Adiğe-abhaz grubu Kafkasyalılar ve Gürcülerle ilişki kurmuşlardır. Karadeniz kıyılarında Grek ticari kolonileri oluşmuştur. Bu ticari ve kültürel alışveriş içerisinde Proto-Çerkes döneminin "Meot" düzen ve geleneğini de Akdeniz havzasına, özelliklede Antik Yunanistan'a taşımışlardır. Destan ve öykülerimiz, o tüm dünyanın tanıdığı Grek ve Latin mitolojisine kaynak olmuştur. Bu kültür taşıma olayı dışında antik Kafkas halklarından "Akhaélar, veya "Akai"ler de Kuzey Kafkasya'dan Yunanistan yarınadasına yayılmışlardır.Akha!lar bu günkü Çerkes kolarında Ubıkh'lerin atalarıdır. Bu husus bilimsel olarak saptanmış bulunmaktadır.Uygarlık, ateş ile başlamıştır. Uygarlığı, ateşi insanoğluna taşıyan ister Sosrıkua, Nesren veya Prometheus olsun, ister abritskil veya Amiran olsun, bu destan kahramanlarının hepsi Kafkasya'nın, tüm dünyanın "Kaf-Dağı" olarak bildikleri o cennet ve masal ülkesinin çocuklarıdır. bu ülkede yaşayan ve tarihin bilinen çağlarından bu yana bu ülkenin gerçek sahibi olan Çerkeslerin ürettiği kültürdür.

AKANDA

Vaktiyle güzel bir Adige kizi varmis. Adi Akanda imis. Güzel , akilli , hünerli bir kizmis.Is yapmasini , yerli yerinde konusmasinibilirmis. Bu , görgülü adet bilen kiza herkes hayranmis.

Akanda , güzel akilli oldugu kadar da , gururlu bir kizmis. Öyle hemen önüne ilk çikana gülüp gönül verecek biri degilmis. Bir gün Akanda'nin köyünde bir dügün olmus. Bu dügüne uzak biryerden , Haus isminde bir delikanli gelmis. Haus , zengin ama sonradan görme bir ailenin çocuguymus. Çok gururluymus , kimseyi begenmezmis. Güzel giyinir , herkese tepeden bakarmis. Geleneklere uymaz , diledigi gibi hareket edermis.

Haus , Akandalar'in köyüne geldiginde de öyle yapmis. Eger takimi gümüs tokalarla süslü güzel atindan inmeden köye girmis.Kamçisini saklatarak dügün yerine gelmis. Gözü hemen Akanda'ya takilmis. Yanindaki birine ; ''Su siranin basindaki kiz kim?'' diye sormus. Bir yolunu bulup Akanda ile konusmus. ''Seninle evlenmek istiyorum'' demis. Akanda ; ''Ben geleneklere uymayan biriyle evlenmem'' diyerek , Haus'un teklifini reddetmis. Gururlu Haus çok kizmis. ''Seni kaçiracagim!'' demis. Akanda da sert cevap vermis: Karsimda beni kaçirabilecek bir yigit göremiyorum!'' demis. Yürüyüp gitmis. Haus , daha dügün bitmeden Akandalar'in köyünü terketmis.

Haus , bir süre sonra kendisi gibi adet bilmez iki arkadasiyla silahlanip yola çikmis. Niyeti Akanda'yi kaçirmakmis. Akandalar'in köyüne yaklastiklari sirada , yolda yasli bir adama rastlamislar. Adamcagizin ati , kendisi gibi yasliymis. Bir kulagi ke[yasak] , bir ayagi topalmis. Aksayarak yürüyormus.

Haus , ihtiyara takilmis: ''Dede , bu atla öbür dünyaya mi gidiyorsun?'' demis. Ihtiyar , ''Öyle evlat! Bundan sonra bizim gidecegimiz yer orasi'' diyerek karsilik vermis.

Haus , ihtiyari rahat birakmamis. ''Dede! Biz kiz kaçirmaya gidiyoruz. Sen ahiretlik atinla yavas yavas gel. Dönüste bizi karsilarsin.'' demis. Atini kamçilamis.

Ihtiyar , üç delikanlinin arkasindan bagirmis. ''Kimin kizini kaçiracaksiniz?'' demis.

Haus;
''Babasini tanimiyoruz. Ama kizin adi Akanda'' diyerek karsilik vermis.

Üç genç , yasli adami toz duman içinde birakarak atlarini dörtnala sürmüsler. Ancak , aradan yarim saat bile geçmeden ayni hizla geri dönmüsler. Ihtiyara yaklasinca durmuslar. Haus; ''Dede! Sen hala yolda misin? diyerek , yasli adama yeniden takilmis.

Ihtiyar; ''Ne yapayim evlat! Atim bu kadar gidiyor'' demis. Sonra o sormus: ''Hani kaçirdiginiz kiz?'' demis.Haus , Akandalar'in köyünde gençlerin silahla talim yaptiklarini. Su anda Akanda'yi kaçirmanin mümkün olmadigini anlatmis. Baska birgün geleceklerini söylemis.

Ihtiyar gülmüs:

''Bak oglum!'' demis. Sen belki Akanda'yi kaçirabilirsin. Ancak , o seninle yasamaz.

Haus merakla sormus:

''Neden?''

''Ben Akanda'nin babasiyim. Benim kizim adet , gelenek bilmeyen bir adami koca olarak kabul etmez de onun için.''

Haus aptallasan bir suratla bakarken , ihtiyar kalpagini düzeltmis. Atinin dizginini çekerek , kamçisini saklatmis. Topal hayvan tek kulagini dikmis. Arka ayaklari üzerine kalkarak sahlanmis. Ok gibi ileriye firlamis. Haus ve iki arkadasi arkasindan bakip kalmis.

Haus , o günden sonra , degil Akanda'yi kaçirmak bir daha insan içine çikamamis...